Kapalıçarşı…

“Burada 4 katman var: 1. Doğu yaratıcılığının en eski hünerleri; güzel şeyler, 2. Eskiden ‘sanayi’ denilen lonca düzeninin eski ve en seçme eserleri, 3. En yeni teknoloji ve isteklere göre üretilen ‘tasarım’lar, 4. Gelmiş geçmiş tarih boyunca en değerli hammaddeler; altın, gümüş, elmas ve benzerleri”*.

İstanbul’un Fatih tarafından alınmasıyla birlikte, yeni baştan tanımlanan İmparatorluk, birçok yeni kurumu da ortaya çıkartmak zorundaydı. Çünkü artık dönemin em önemli şehirlerinden birisi, yeni bir kimliğin yaratılmasında kaynak rolü oynayacaktı.

Özellikle ekonomik yönden yapılması gereken işlerin başında, “ürün” düşüncesinin en geniş anlamıyla tanımlanması gerekiyordu.

Diğer yandan, herhangi bir şeyi “korumak” ve geliştirmek için, onun üstünü “örtmek ve korumak” gerekmiştir. İşte Kapalıçarşı’nın “üstünün örtülmesi” hiç kuşkusuz böyle büyük bir projenin hayata geçirilmesi amacıyla yapılmıştı. Eğer içinde gerçekten korunması gereken bir şey yaşatılmayacaksa, bu büyüklükte bir organizasyona ve yatırıma niçin gidilmiş olsun?

Bu açıdan bakılınca, Kapalıçarşı, belki de Osmanlı İmparatorluğu’nun geliştirdiği en önemli ve karmaşık projelerden birisidir.

Çünkü 500 yıllık yaşamı içinde, İmparatorluk inanılmaz değişimler yaşamış, başarılar ve başarısızlıklarla karşılaşmış, çok büyük projeler hayata geçirilmiştir. Ama bugün bunlardan hiçbiri hayatta değildir. Diğer yandan dev boyutlu sanayiler kurulmuş, Tersane, Darphane kurulmuş, okullar, saraylar inşa edilmiştir. Ama bugün bunlardan pek azı gerçek işlevini sürdürebilmektedir.

Oysa Kapalıçarşı, İmparatorluğun ürün kimliğinin ve ekonomisinin canlı kalmasını sağlayan dev bir mekanizma olarak tanımlanmış, düzenlenmiş, inşa edilmiş, gelişmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Bu uzun süre içinde birçok önemli sorunla karşılaşmış, depremler yaşamış, yanmış, yıkılmış, ama her seferinde hızla onarılarak yeniden geliştirilmiştir.

Çünkü Kapalıçarşı, dünyadaki birçok kapalı çarşının yanında önemli bir özelliğe sahipti. O sadece bir çarşı değildi. O bir imparatorluğun ürün kimliğinin sürekliliği ve uluslararası rekabetin sağlanması için, devletin en önemli ekonomik projelerinden birisiydi. Doğu-Batı Kuzey-Güney arasındaki çok yönlü ve etkin bir rekabetin denetlenip dengelendiği büyük bir mekanizmaydı.

Yoksa sadece günlük alışveriş için bu büyüklükte bir inşaat ve yönetim organizasyonu niçin kurulmuş olsun? Çünkü Kapalıçarşı bir “gücün simgesiydi” **.

Osmanlı Dönemi’nde içinde Bedesten de bulunan kapalıçarşılar, sarayın değerli eşyalarının korunduğu hazine olmanın yanısıra ticaret yoluyla sermaye birikimi yapılmasına yol açan birer finans merkezi işlevi de taşırdı. Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’ya gelir getirmesi amacıyla Cevahir ve Sandal bedestenlerini kurdurmuş, bunların etrafında 250 yıl boyunca İstanbul Kapalıçarşısı gelişmişti. Günümüzdeki bedestenler artık işlevlerini yitirmiş bugün Kapalıçarşı’da oluşan arz ve talep göstergeleriyle Türkiye’deki altın ve döviz fiyatları için “Kapalıçarşı” hâlâ önemli bir merkez! ***

Kapalıçarşı 110 bin 868 m2’lik bir alana yayılmış, 45 bin m2 kapalı alana, 65 sokak üzerinde 3600 dükkân ve 14 hana sahiptir. Günümüzde çoğu değişikliğe uğrasa da Kapalıçarşı’nın sokakları ve hanlarının taşıdığı adlar ile eskiden orada ne yapıldığını ne satıldığını anlamak mümkündür.

Kapılar: Beyazıt, Çarşıkapı, Çuhacıhan, Kuyumcular, Mahmutpaşa, Nuruosmaniye, Örücüler, Sepetçihan, Takkeciler, Tavukpazarı ve Zenneciler.

Hanlar: Ağa, Alipaşa, Astarcı, Balyacı, Bodrum, Cebeci, Çukur, Çuhacı, Hatipemin, İçcebeci, İmamali, Kalcılar, Kapılar, Kaşıkçı, Kebapçı, Kızlarağası, Mercan, Perdahçı, Rabia, Safran, Sarnıçlı, Sarraf, Sepetçi, Sorguçlu, Varakçı, Yağcı, Yolgeçen, Zincirli ve Evliya.

Sokaklar: Acıçeşme, Ağa, Altuncular, Aminçiler, Araracıoğlu, Aynacılar, Basmacılar, Çuhacıhanı, Bitpazarı, Fesçiler, Ganiçelebi, Hacıhasan, Hacıhüsnü, Hacımemiş, Halıcılar, Hazırelbiseciler, İplikçiler, Kahvehane, Kalpakçılar, Karakol, Karamanlıoğlu, Kavaflar, Kazazlar, Keseciler, Kilitçiler, Kolancılar, Koltukçu, Kürkçüler, Lütfullahefendi, Mercançıkmazı, Muhafazacılar, Mühürdaremin, Ortakazazcılar, Örücülerhamamı, Parçacılar, Perdahçılar, Püskülcüler, Reisoğlu, Ressam, Sahaflarbedesteni, Sandal, Sandalbedesteni, Serpuççular, Sıraodalar, Sipahi, Tacirler, Takkeciler, Tavukpazarı, Terlikçiler, Terzibaşı, Terziler, Tuğcular, Varakçıhan, Yağlıkçılar, Yarımtaşhan, Yeşildirek, Yorgancılar, Yüncühasan ve Zenneciler.

KAZANÇ DENİLEN ŞEY HAVAYA UÇAN BİR VAHŞİ KUŞTUR…

Fatih Sultan Mehmet’in Kapalıçarşı’nın inşaatına başladığı 1461 yılı, Kapalıçarşı’nın kuruluş yılı olarak kabul görmüş. Asıl büyük çarşı ise Kanuni Sultan Süleyman tarafından ahşap olarak inşa ettirilmiş. Evliya Çelebi burayı muazzam güçlü bir kale gibi tanımlamıştı. Çelebi, 1640’lı yıllarda Kapalıçarşı esnafını ise şöyle anlatmış: “…İstanbul’un kalabalık ve seçme yerinde, Osmanoğulları’nın büyük hazinesidir ki gûya kahkaha kalesidir. Bütün sefere gidenlerin, vezirlerin ve âyânın malları buradadır ki yeraltında nice yüz demir kapılı mahzenleri vardır… Doğuya açılan kuyumcular kapısı vardır ki bu kapı üzerinde kanatlarını açmış korkunç bir kuş sureti vardır… Bu sureti kapıya nakşetmekteki amaç şuydu:… Kazanç denilen şey havaya uçan vahşi bir kuştur. Eğer bu kuşu nezaketle avlayabilirsen bu bezistanda kâr edebilirsin!” ***

Kaynaklar:

* NTV İstanbul Ansiklopedisi, Önder Küçükerman, “Kapalıçarşı” maddesi, 2010.

**Kapalıçarşı, Önder Küçükerman, Kenan Mortan, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2007.

***Çarşı, Pazar, Ticaret ve Kapalıçarşı, Kenan Mortan, Önder Küçükerman, İş Bankası Kültür Yayınları, 2010.