BİLGİNİN AĞIRLIĞI

 

“Bin bilsen de bir bilene danış” çünkü “Akıl akıldan üstündür” der atasözlerimiz. Aklı üstün yapan nedir sorusuna verilebilecek en doğru cevaplardan birisi, sağlıklı çalışan beyinlerin içindeki bilginin çokluğudur. Peki, günümüz bilgisayarlarının belleklerinin çok çok büyük olan bilgi depolama kapasiteleri, onları akıllardan daha da üstün kılmaz mı? Hayır, çünkü o bilgileri nasıl kullanacakları bilgisini, biz onlara vermedikçe yani belleklerine yüklemedikçe, insanların akıllılık derecesine bir nebze olsun ulaşamazlar.
Bilginin “ağırlığı” var mı? Bilgi arttıkça ağırlığı da artar mı? Hepimiz, ünü ve önemi dünyaca kabul edilen, İstanbul’un tarihi mekanlarında dolaşmışızdır: Kapalı Çarşı, Topkapı Sarayı, tarihi Eminönü meydanı gibi. Buralarda dolaşırken bir süre sonra sanki üzerimize yük binmiş gibi bir hisse kapılırız. Bu his, etrafımızda bulunan ve duyu organlarımızla (göz, kulak, burun vb.) ve hislerimizle beynimize aktarılan bilgi ile bunu “anlamaya ve çözmeye” çalışan bilginin toplam “ağırlığı”ndan kaynaklanır aslında. Bilgi nesnelerde, yazıda, renklerde, şekillerde, sanat eserlerinde, sembollerde, uzmanların el becerisinde, insanların zihninde ve bizi kuşatan her yerdedir.
“Bilgi nedir?” sorusu çok eski bir felsefi problemdir. Bilgi kavramını Felsefe disiplini ele almakla birlikte, Yönetim Bilimleri, Enformatik ve kayıtlı bilgiyi temel alan Bilgi ve Belge Yönetimi Disiplinleri de incelemekte ancak her disiplin kavrama farklı yönlerinden yaklaşmaktadır. Bilginin yönetimi söz konusu olduğunda Yönetim Bilimleri, Enformatik ve Bilgi ve Belge Yönetimi disiplinleri kapsamına giren çalışmalar daha çok akla gelmekte. Bilgiyi iyi açıklayabilmek için veri-enformasyon-bilgi-bilgelik (data-information-knowledge-wisdom) zincirinde, bilgi (knowledge)’den önce ve sonra yer alan diğer büyüklükleri tanımlamak gerekir. Veri (data), bir gerçek hakkında değerler sunan herhangi bir karakter dizisidir. Bunu bir işletmedeki satış personelinin günlük satış rakamlarını yazdığı tablodaki değerler olarak düşünebiliriz. Veri bize ne yapmamız gerektiğini söylemez ancak enformasyon yaratmak için vazgeçilmez bir hammadde olması onu oldukça önemli kılar. Enformasyon (information) en basit anlamı ile “sorunun cevabıdır”. Verinin derlenerek belirli bir amaca dönük olarak organize edilmesi enformasyonu oluşturur. Geçtiğimiz ay içinde hangi personelin en yüksek ciroyu yaptığı, bölgesel olarak satışların bir önceki sezona göre değişimleri vb. birer enformasyondur. Bilgi (knowledge), yeni deneyimleri ve enformasyonu algılamada bir bakış açısı getiren kişisel tecrübelerin, değerlerin, bağlamsal enformasyonun ve kavrayışın bileşimidir. Satışlardaki değişikliğe bağlı olarak alınması gereken aksiyonları belirlemek bilgiyi içerir. Bu, satış ekibinde hedef gerçekleştirme oranında düşük kalanlara ek eğitim verilmesi olabileceği gibi, yerel reklam vb. yöntemlerle satışların desteklenmesini de içerebilir. Bilgelik ise bu hiyerarşi çizgisinde bilginin çok üzerinde bir yerdedir. Bilgelikte sadece bilgi sahibi olmak yetmez, “akıllı” olmak da bir gerektir. Sahip olunan örtük bilginin kişiye kattığı olgunluk, bu aklı tamamlamalıdır.
Açık (explicit) ve kapalı ya da örtük (implicit, tacit) bilgiden söz edildiğinde, örtük bilginin elde edilmesi ve dönüştürülmesinin daha zor olduğu her zaman akılda tutulmalıdır. Açık bilgi daha çok bir konu hakkında bilmeyi içerir ve yazılı olarak kolayca transfer edilebilir; ayrıca, kolayca yaratılabilir, ifade edilebilir, transfer edilebilir, paylaşılabilir, kodlanabilir, gruplar ve firmalar arasında aktarılabilir. Örtük bilgi ise nasıl olduğunu bilmek ve anlamaktır. İnsan bilincinde, davranışlarında ve algılarında yatan, bu nedenle biçimlendirilip paylaşılması zor olan bilgidir. Bu tür bilgiler yazılı olmadığı için doğrudan bir kişiden bir başkasına aktarılamazlar. Genelde uygulama, pratik ve sosyal etkileşim ile örtük bilginin paylaşılması mümkündür.

Uzmanların ve kaynakların “ağız birliği” ettiği nokta, bilgisayar ve ilgili teknolojilerin öneminin, hiçbir zaman bilginin öneminin önüne geçemeyecek olmasıdır. Bunun yanısıra günümüzde, bilgisayarlar ve ilgili teknolojiler (veri tabanı yönetimi, veri madenciliği, yapay zeka, bilgi iletişimi ve internet vb.) olmaksızın bilginin “ağırlığı”nın ölçülmesi yani değerinin ve öneminin belirlenmesi nerede ise imkansızdır. Özellikle de kültür mirasımız olan nesnelerin, yapıların, ortamların, sanatların ve kaynakların barındırdığı bilginin yitip gitmemesi için ve gelecek nesillere doğru ve güvenilir bir biçimde aktarılması için bilişim teknolojisine ve araçlarına tüm zamanlara göre çok daha fazla ihtiyacımız var.

sevinc1

Prof.Dr. Sevinç GÜLSEÇEN
İstanbul Üniversitesi Enformatik Bölümü